* Kaynak: Yıldız S, Duruhan S, Biçer B, Çelik N, Çatal T. Ozon terapi: Genel bilgiler. Integr Tıp Derg. 2014;2(2):19- 26.
Ozon Ozon oksijenin triatomik kararsız bir formudur. Kimyasal ve endüstriyel kullanım için üretilen güçlü bir oksitleyecidir. Ozonun 2 ppm’den az konsantrasyonlarda karakteristik bir kokusu vardır. Hava ve su için dezenfektan olarak, mumun, tekstilin ve yağların beyazlatılmasında, ansatüre yağlı asitlerin pelarjonik ve diğer asitlere ozonolizisinde, mürekkebin yapımında, katalist olarak, suyun tat ve koku düzeltilmesinde, soğuk depolarında küf ve bakteri önleyici olarak ve beyazlatıcı ajan olarak kullanılmıştır.
Oksijen Oksijen kokusuz, renksiz ve tatsız bir gazdır. Yaşamı sağlar. Yanıcı değildir, fakat aktif olarak yanıcı materyallerin yanmasını sağlar. Havada yanmayan bazı materyaller oksijende yanacaktırlar. Havada yanan materyaller oksijende daha canlı yanmaktadır. Non-likit gaz olarak 2000 psig ve üzeri basınçlarda taşınmaktadır. Saf oksijen yanıcı değildir. Uzun süren yoğun ısı veya ateşe maruziyette konteynırlar delinebilir. Oksijen kömürden sentez gazı üretiminde, resüsitasyon için ve inhalant olarak kullanılmaktadır
Oksijen ve ozonun 2 ve 3 boyutlu moleküler yapısı
Doğada ozon iki temel yol ile oluşur:
-Fırtınalardan salınan elektrik akımın ozonun doğal oluşum yollarından biridir. Ozon oksijen molekülü elektrik akımı aldıktan sonra iki oksijen atomuna ayrılır, ayrık atomlar diğer moleküllere bağlanması ile O3 oluşur.
-Güneşten salınan ultraviyole ışınları stratosferdeki oksijen moleküllerinde elektrik akımı oluşturmaktadır. Bu reaksiyon ayrıca, güneşten ultraviyole radyasyon salınımını en çok absorbe edilen bölge olan ozon tabakasını da oluşturmaktadır.
Ozon Jeneratörleri ile Ozon Üretimi
Atmosferik havadaki oksijen konsantrasyonu değişken olduğu için medikal ozon saf medikal oksijenden üretilir. Atmosferik hava %71 nitrojen, %28 oksijen ve %1 diğer gazlardan oluşur. Ozon gazı da bu %1`lik kısımda yer alır ve konsantrasyonu irtifa, sıcaklık ve hava kirliliği gibi etkenler ile değişiklik gösterir. Ozon gazı üretimi için üç sistem mevcuttur.
– Ultraviyole Sistem: düşük konsantrasyonlarda ozon üretir. Estetistik, sauna ve hava temizlenmesinde kullanılır.
– Corona Salınım Sistemi: Yüksek konsantrasyonda ozon üretir. En sık medikal ve dental alanlarda kullanılır. Kontrolu kolaydır ve ozon üretim oranı kontrol edilebilir.
– Soğuk Plazma Sistemi: Hava ve su temizlemesinde kullanılır.
Ozon terapisi, veya daha spesifik olarak, major ozonlu otohemoterapi (O3-AHT), yaklaşık 40 yıldır kullanılmaktadır. Alman kimyager Christian Friedrich Schönbein ozon terapisinin babası olarak kabul edilmektedir (1840). Elektrik akımını sudan geçirdiğinde değişik bir koku ortaya çıkmıştır ve eski greek kelimesi ozein (odor)’den esinlenerek ozon adını vermiştir. Edward Fisch, 1950 yılında ozonu kullanan ilk diş hekimidir. Ozonu Avusturyalı cerrah Ernst Payr`ı tedavi etmek için kullanmıştır, daha sonra Payr ozon alanına ilgi duymuş ve sağlık hizmetlerinde kullanımı için araştırma yolunu açmıştır. Ozon resistant materyellerin 1950`de bulunmasına kadar geçen dönemde naylon, dacron ve teflon gibi ozon-resistant materyallerin olmaması nedeniyle ozon kullanımı sınırlı ve zor idi. O dönemde Joachim Hansler, Alman fizikçi ve hekim diğer bir Alman hekim, Hans Wolff birlikte ilk ozon jenaratörünü geliştirmiştir. Onların dizaynı modern cihazlara temel olmaya devam etmektedir. 1974’te ilk ozon terapisi Wolff tarafından yayımlanmıştır. Ozon terapisi tüm dünyada şimdi kullanılıyor olsa da, ortodoks tıbbı olarak tüm ülkelerde kabul edilmemiştir.
Ozon terapi için önerilen temel etki mekanizmaları Mandhare ve arkadaşları tarafından şu şekilde özetlenmiştir.
– Ozon terapisi beyaz kan hücrelerinin üretimini sitümule etmektedir. Bu hücreler vücudu virüslerden, bakterilerden, mantarlardan ve kanserden korumaktadır. Eğer bu hücreler oksijenden mahrum kalırsa işlev gösteremez. Etkenleri elimine etmede ve hatta normal, sağlıklı hücrelere saldırmada (alerjik reaksiyonlar) başarısız olurlar. Ozon anlamlı olarak kanda oksijen seviyelerini ozon uygulamasından sonra uzun periyotlar boyunca yükseltmektedir; sonuç olarak, alerjilerin desensitize olma eğilimi vardır.
– İnterferon seviyeleri anlamı artmıştır. İnterferonlar globular proteinlerdir. İnterferon viral replikasyonu azaltmaktadır.
– Ozon terapi Tümor Nekroze Edici Faktörün (TNF) üretimini situmüle eder. TNF vücut tarafından bir tümor büyürken üretilir. Ozon İnterlökin-2 (İL2) sekresyonunu sitümule eder. İL-2 immün sistemin köşetaşlarından biridir. T-helper’lar tarafından salgılanır. T-helper daha fazla İL-2 üretimine sebep olur. Ozonun asıl görevi, daha fazla T-helper, T-supressor, sitotoksik T, T-delayed ve T-bellek hücresi görülmesine neden olacak şekilde lenfositlerin farklılaşma ve çoğalmasını indüklemektir.
– Ozon terapisi düşük konstrasyonda çoğu bakteriyi öldürür.
– Ozon tüm mantar türlerine karşı etkilidir. Sistemik Candida albicans, atlet ayağı, küfler, maya ve hatta mantarlar da dahil olmak üzere. – Ozon virüsler ile farklı yollarla savaşır. Yukarıda da tartışıldığı gibi, ozon ayrıca viral partiküllere direk olarak gider.
– Ozon anti-neoplastiktir. Bu ozonun yeni doku büyümesini inhibe ettiği anlamına gelir çünkü hızla büyüyen hücreler önceliklerini kendilerini ozondan koruyan enzimlerin üretimi alanına değiştirir. Kanser hücreleri hızlı bölünen hücrelerdir ve ozon tarafından inhibe edilir.
– Ozon arteriyal plağı okside eder. Hem arteriosklerozisdeki hem de arthrosklerozisdeki plağı yıkar. Bu ozonun geniş ve hatta küçük damarlardaki tıkanmaları temizleme eğilimde olduğu anlamına gelir. Bu yetmezlik olan organlarda daha iyi doku oksijenasyonuna izin verir.
– Ozon kırmızı kan hücrelerinin fleksibilitesini ve elastikiyetini arttırır.
– Ozon sitrik asit siklusunu hızlandırır. Krebs siklusu ya da TCA siklusu olarak da bilinmektedir, bu enerji için karbonhidratların glikolizi için önemli bir adımdır.
– Ozon antioksidant enzim sistemini daha etkili yapar.
– Ozon petrokimyasalları ayrıştırır. Bu kimyasalların immun sisteme büyük bir yük olma potansiyeli vardır.
– Ozonlu su özellikle diş hekimliğinde sprey ya da kompres şeklinde kullanılmaktadır.
Daha yeni teorilerde ise ozon terapi ile ilgili detaylı etki mekanizmaları tanımlanmıştır. Ozon terapisinin teröpatik etkinliği kısmen ozon ile birkaç biyolojik bileşenlerin reaksiyonundan oluşan düzenli ve kontrollü oksidatif strese bağlı olabilir. Ağır oksidatif stres nükleer transkripsiyonel faktör kappa B`yi (NFκB) aktive eder; bu durum COX2, PGE2 ve sitokinler aracılığı ile inflamatuar cevap ve doku hasarı ile sonuçlanır. Fakat orta oksidatif stres başka bir nuclear transkripsiyonel faktör’ü olan nükleer factör-eritroid 2-ilişikili factor 2`yi (Nrf2) aktive eder. Nrf2 daha sonra antioksidant cevap elementlerinin (ARE) üretimini indükler. ARE’nin transkripsiyonu; SOD, GPx, glutatyon-s-transferaz(GSTr), katalaz (CAT), hemeoksijenaz-1 (HO-1), NADPH-kinin-oksidoredüktaz (NQO-1), ilaç metabolizmasında faz II enzimleri and heat shock proteinleri (HSP) gibi birçok antioksidant enzimin üretimiyle sonuçlanır. Hem serbest antioksidanlar hem de antioksidan enzimler sadece hücreleri oksidasyondan ve inflamasyondan korumakla kalmaz, kronik oksidatif stresi de geriletebilir. Bu gözlemlere dayanarak ozon orta seviyede oksidatif stres yaparak Nrf2 aktivasyonu yapabilir ve NFκB ve inflamatuar cevabı baskılayabilir. Ek olarak, Nrf2 aktivasyonunun Alzheimer ve Parkinson hastalıkları gibi nörodejeneretif hastalıklara koruma etkisi olabilir. Düşük immün cevaplar aktive T-hücrelerinin nükleer faktörü (NFAT) ve aktive protein-1 gibi diğer nükleer transkripsiyonel faktörler aracılığıyla indüklenmektedir. Ek olarak ozon terapisinin vasküler hastalıklardaki etkinliği orta düzeyde oksidatif stres ile de indüklen başka bir nükleer transkripsiyonel faktörün aktivasyonu ile açıklanabilir, hipoksi indüklenebilir faktör-1a (HIF-1a). Yakın zamanda bu konseptler yaygın olarak kabul edilmiştir.